Salı, Mayıs 26

Bu yaşın şiiri ...

Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı

Buyaşın şiiri Behçet Necatigil'den. Anlayana ne güzel söylemiş üstad ...

Cumartesi, Nisan 11

Ve Nihayet !!!


Herkese merhaba,
Uzun zamandır yazmak istesem de bir türlü yazamadım. Kah teknik problemler yaşadım kah gönlüm elime söz geçiremedi. Ama bugün içimden bir yazmak geldiki sormayın. Çoook uzun zaman oldu mutfağa girmeyeli. Bırakın yeni birşeyler denemeyi, bildiklerimi dahi uygulamıyorum. Eğer zorunluluk sözkonusu değilse böyle zamanları olabiliyor insanın. Umud ediyorum ki bu süreci az da olsa geçtim. Önümüzdeki günlerde belki yeni tariflerle belki de tattıklarımla yine sizinle olacağım.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da İzmir'deydik fuar dolayısıyla. Enfes bir İzmir sofrası resimleri geliyor birazdan. Ana yemeği balık olan soframızda türlü türlü ege lezzetleri endam ediyordu. Parmaklarımızı yemeğe ramak kalmıştı inanın. Sevgili Filiz Ablamız'ın bu sofrayı sadece birkaç saatte hazırladığına inanamadığımız gibi düşündük de, ya daha evvelden haberi olsaydı.








İzmir'e giderken aklımda ''Boyoz'' yemek vardı. Sabahları ve eğer denk gelirse akşamları dinlemekten zevk aldığım bir radyo programı var Nihat Sırdar'ın sunduğu. İşte o programda ballandıra ballandıra anlattıkları Boyoz'u yemek için fırsat yaratmaya çalıştım kendime bir türlü olmadı derken Burcu'cum alıp gelmiş son gün. Soğuk hali ile bile enfes, sıcak olarak nasıl yenir bilemiyorum. Son derece yağlı ve benim gibi mütemadiyen diyet yapan biri için zararlı da olsa BOYOZ yenmeli diyorum.

Boyoz dedik, balık dedik, ege otları dedik. Ama bir de köftecisi varmış İzmir'in meşhur. Bergama Köftecisi. Bildiğiniz bir esnaf lokantası. Ve her esnaf lokantası gibi özel bir lezzet. Köftelerinin de yoğurdunun da kemal paşasının da tadı damağımda.

Son olarak Urla'ya doğru uzanıyoruz. Aynı zamanda kasap olan bir kır lokantasına. Şömine başında olmasa da yakınındaki sohpete ve masamızdakilerin tadına doyamadık. Hele bir sakızlı muhallebi yedim ki ...

İzmir maceralarım bu kadar. Yakında görüşmek dileğiyle, sevgiyle...

Perşembe, Nisan 9

Cumartesi, Aralık 20

Rulo Pasta Yapmak İstemiştim !


Bu sabah çook ama çok erken kalkınca sabah kahvaltısını hazırlarken rulo pasta yapma hevesim aniden ortaya çıktı. Ve ben de blogumu güncellemek için de bir fırsattır diyerek işe koyuldum. Velakin sonuç bir hüsran. Neden : Pandispanyamın rulo vasfını kazanması için sereceğim tepsi boyutları tutmadı. Söylenilen sürede fırından çıkarmış olmama rağmen pandispanyanın pişmediğini ters çevirdiğimde farkettim. Bu aksilikler inanın yazsam bir kaç satır daha sürer fakat yılmadan ortaya bir pasta çıkardım. Tadı fena değil. Görüntü eh işte. Ne yapalım ilk elin günahı olmazmış önümüz yılbaşı yeniden deneriz...

İşte pastamızın görüntüsü. Gülmeyin ama herkesin başına gelebilir.

Pastadan kalan krema ile ATA için enfes bir kup hazırlandı. Dışarıda o kadar güzel bir yağmur vardı ki bu sabah bir fincan kahve ile seyre dalınası. Heyhat dışarıda yapılacak işler var.

Sizinle paylaşılacak o denli şey birikmiş ki nasıl toparlarım bilemiyorum. Mesela geçtiğimiz bayram balkabağı dosyası yapmaya karar vermiş; tatlısını ve çorbasını yapmış sonra pastasını yapmak için babama emanet ettiğim kabaklarım yanınca dosyam yarım kalmıştı bu var.


Rüya'nın doğum günü için hazırladığım porçini mantarlı risottom var. Gelirken Eyüp'ün meşhur Rio tatlıcısından getirdikleri tulumba tatlısını da yayınlamamışım üstelik. Bir dönem Eyüp'te çalışırken her hafta cuma günleri ev için alırdım. Enfes bir semt tatlısı. Gerçi artık heryer de bulunur oldu ama benim bahsettiğim dönemlerde hiçbir yerde klasik tulumba dışında bu tarz tulumba tatlısı bulunmazdı. Bu gidişle yakında klasik tulumbayı arar olacağız.


İki hafta evvel İzmir'deydim. Tavla iddiamı kaybettiğim için çok üzgünüm ama en kısa zamanda rövanşı alacağım. Kumru yedim. O kadar tavlaya konsantre olmuşum ki fotoğrafını çekmemişim. Sonra ertesi sabah geçen martta kahvaltı ettiğimiz yerde kahvaltı ettik. Yine çok güzeldi Kordon. Biraz yürüdüm. Marmarisli Ayşe Bacı falıma baktı. Pek beğendi beni. O beni beğendi ama ben de onu beğendim. İnanılmaz güzel bir türkçe konuşuyordu, son derece akıcı. Çok güzel şeyler söylemedi, sevmiş beni o yüzden yalan söylemiyormuş söylediğine göre. Sonra İzmir klasiğimizi yerine getirmek üzere Home Store Cafe'ye gittim. Türk kahvemi içtim, İzmir'i dinledim, seyrettim. Misafirlerim geldi. Arkasından enfes bir çikolatalı sufle yedim itiraf edeyim hadi. Hepsini bitiremedim ama olsun. Ama doğumgünü pastasıydı arkadaşımın yemesem olmazdı.



Veeee ayrı kaldığımız sürede 25 kilo kadar bir kaybım oldu. Umuyorum hedeflediğim sürede bir bu kadar daha kaybedecek ve sonunda bir ''oh'' diyebileceğim. Bu paragrafın konusunu ayrı bir dosya olarak ayrıntılı bir şekilde patlaşacağım sizlerle.

Şimdilik bu kadar sevgiyle kalın.

Pazartesi, Kasım 10

Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa !


Bugün saat tam 9:04 de arabamı durdurdum ve saygı duruşu için dışarı çıktım. Önümde bir araç daha vardı. Ve benden sonra da aynı şekilde bir araç daha durdu. 9:05'de sirenler çalarken bizler saygı duruşundaydık. Geçip giden ondan fazla aracın ardından hüzünlenmedim! Aklımdan hemen ATA'mızın gençliğe hitabesi geçti. Arabama bindiğimde İstiklal Marşı okunuyordu ve ardından O'nun en sevdiği şarkılardan biri çalıyordu. İşte Güftesi !

Mani Oluyor Halimi Takrire Hicabım
Üzme Yetişir Üzme Firakınla Harabım
Mahvoldu Sükunum Beni Terk Eyledi Habım
Üzme Yetişir Üzme Firakınla Harabım

Başka bir kanala geçtim, başlayan programın giriş müziği ise İzmir Marşıydı(Bu kadar çok duygulanınca biraz evvel hatalı yazmışım affola). Ve Ata'mızı ''Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa'' diyerek anıyorlardı.

Gözüm'den akan yaşlar ona özlemimdi ve fakat bu özlem aynı zamanda O'nun emanetine her geçen gün artan bir duyguyla sarılmamı sağlıyor. Rahat uyu ATA'm.